15 Mayıs 2015 Cuma

NECİP FAZIL ŞİİRİ

      ZİNDANDAN  MEHMED' E MEKTUP

NECİP FAZIL ŞİİRİ

 


Sakarya Türküsü, Necip Fazıl Kısakürek, NFK, şiir

       SAKARYA TÜRKÜSÜ

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

Necip Fazıl KISAKÜREK

NECİP FAZIL KISAKÜREK ŞİİRİ

Kaldırımlar III

Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece, 
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler. 
Simsiyah gözlerine, bir an, gözüm değince, 
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime, der. 

Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de, 
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp. 
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de, 
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp. 

Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım; 
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım, 
Görsem pencerelerde, soyunan bir karaltı. 

Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan; 
Bana rahat bir döşek serince yerin altı, 
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...

NECİP FAZIL ŞİİRİ

Kaldırımlar II

Başını bir gayeye satmış kahraman gibi, 
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın! 
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi, 
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın! 

Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri, 
Erimiş ruhlarımız bir derdin potasında. 
Senin gölgeni içmiş, onun göz bebekleri; 
Onun taşı erimiş, senin kafatasında. 

İkinizin de ne eş ne arkadaşınız var; 
Sükût gibi münzevi, çığlık gibi hürsünüz. 
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var; 
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz. 

Yağız atlı süvari, koştur atını, koştur! 
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları. 
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur, 
Ne senin anladığın kadar kaldırımları...

NECİP FAZIL KISAKÜREK ŞİİRİ

Kaldırımlar I

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında, 
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. 
Yolumun karanlığa saplanan noktasında, 
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. 

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık. 
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. 
İn-cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık. 
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. 

İçimde damla damla bir korku birikiyor, 
Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler, 
Üstüme camlarını hep simsiyah dikiyor. 
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler. 

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi, 
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. 
Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi, 
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır. 

Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta, 
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum... 
Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta, 
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum. 

Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin, 
İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler... 
Tak tak ayak sesimi aç köpekler işitsin. 
Yolumun zafer takı gölgeden taş kemerler. 

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim! 
Gündüzler size kalsın verin karanlıkları. 
Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim. 
Örtün üstüme örtün, serin karanlıkları. 

Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya, 
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. 
Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya. 
Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi.

14 Mayıs 2015 Perşembe

NECİP FAZIL KISAKÜREK ŞİİRİ

        KADIN

Kalıp değil bir fikir... 
Elmas sorguçlu fakir; 
Açıkta sırrı bakir; 
Kadın... 

Çölde kaçan bir serap; 
Yönü kementli mihrap... 
Madeni som ıstırap; 
Kadın... 

Dipsiz hasrete tuzak; 
En yakınken en uzak... 
Tadı zehrinde erzak; 
Kadın... 

Bir işaret, bir misal; 
Ayrılık remzi visal... 
Allah'a yol bir timsal; 
Kadın...

NECİP FAZIL KISAKÜREK ŞİİRİ

KAFİYELER

ne diye 
bu şuna 
şu buna 
kafiye? 
başa taş 
aşa yaş 
Hey'e ney 
tuhaf şey 

kafiye 
mantığı 
o mantık 
hediye 
sandığı 
bu sandık! 
o mantık 
bu sandık- 
ta sandık 
ve yandık 
ne yandık 

hendese 
kümese 
tıkılmak 
hadise 
kırkayak 
adese 
oyuncak 
vesvese 
gökbayrak 
ölümse 
gel dese 
tak tak tak 
mu-hak-kak 

sorular 
sordular 
neden çok 
nasıl yok 
niçin var 

sanatsız 
papağan 
neden çok 
ve atsız 
kahraman 
niçin yok 

çok ve yok 
yok ve çok 
aç ve tok 
tok ve aç 
tut ve kaç 
saklambaç 

neden çok 
nasıl yok 
niçin var 

niçin'i 
boğarken 
piçini 
yatakta 
bastılar 
şafakta 
astılar 

ve derken 
nasıl yok 
niçin var 

bir varmış 
bir yokmuş 
kararmış 
ve kokmuş 
dünyamız 
rüyamız 
kapkara 
manzara 
gebeler 
döşeksiz 
ebeler 
isteksiz 
kubbeler 
desteksiz 
habbeler 
süreksiz 
türbeler 
meleksiz 
tövbeler 
gerçeksiz 
cübbeler 
yüreksiz 
cezbeler 
şimşeksiz 
izbeler 
emeksiz 
heybeler 
ekmeksiz 

kafiye 
hikaye 
dava tek 
ölmemek 
peygamber 
ne haber 
bir batan 
var vatan 
kandil loş 
ocak boş 
ve dağ dağ 
elveda! 

gitme kal 
nefes al 
emir tez 
bekletmez 
ve O nur 
bulunur 
işte iz 
geliniz 
toprak post 
ALLAH DOST...